Atasozu.org

"atasözü ve anlamı" ile ilgili atasözü sonuçları

Ucuz etin yahnisi yenmez.

Ucuza alınan, mal edilen şeylerde nitelik bulunmaz; ya çürük, ya kötü, ya da hilelidir. Bu sebeple, bu tür mallardan istenildiği […]

Ucuz etin suyu tatsız olur.

Ucuz mal kötüdür. İstenildiği gibi yararlanmaya elverişli değildir. İngilizce: Cheap meat is unpleasant.

Ucuz etin yahnisi tatsız olur.

Ucuz mal kötüdür. İstenildiği gibi yararlanmaya elverişli değildir. İngilizce: Cheap meat stew is unpleasant.

Ucuz etin yahnisi yavan olur.

Ucuz mal kötüdür. İstenildiği gibi yararlanmaya elverişli değildir. İngilizce: Cheap meat stew is insipid.

Ucuz alan, pahalı alır.

Ucuz mal, kötü maldır. Çabucak kullanılamaz duruma gelir; yenisini almak gerekir. Bundan dolayı daha pahalıya mal olur. İngilizce: Cheap buying, […]

Ucuz alan pahalı alır, pahalı alan aldanmaz.

Ucuz alınan mal genellikle kötü, dayanıksız ve çürük maldır. Kolay yıpranır, eskir ve çabuk atılır. İster istemez yerine yenisinin alınması […]

Ucuna bak bezini al, anasına bak kızını al.

İngilizce: Look at the end, take your diaper, look at your mother, take your daughter.

Şubatın sonundan, martın onundan kork.

Uzun yılların gözlemi göstermiştir ki şubat sonunda ve martın onunda hava çok fırtınalı ve soğuk olur. İngilizce: Fear the end […]

Şık şık eden nalçadır, iş bitiren akçadır.

Değerli nesneye bir yönüyle benzeyen şey, onun yerini tutmaz. Örneğin nalça da maden para gibi şık şık diye ses çıkarır, […]

Şeytanla saman eken, sapını alır.

İngilizce: He sucks hay with the devil, takes the handle.

Şeytanla ortak buğday eken samanını alır.

Kurnaz, düzenbaz kimse ile ortak olmayın. Karı kendisine mal eder; zararı size yükler. İngilizce: He takes the hay that plantes […]

Şeytanın işine gelirse, Kurandan bahseder.

İngilizce: If it works for the devil, he’ll talk about the Koran.

Şeytan adamı kandırır, ama suyunu ısıtıvermez.

Uykuda kendisini şeytan azdıran kişinin gusül yapması gerekir. Ama şeytan, işini bitirip kaybolduğundan gusül suyunu ısıtmak zahmeti o kişiye düşer. […]

Şeyh uçmaz, müridi uçurur.

Bir kişiye inananlar, onu olduğundan çok üstün görürler. Onda olağanüstü değerler bulunduğuna herkesi inandırmak isterler. İngilizce: The sheik doesn’t fly, […]

Şaşkın ördek, tersten dalar.

İngilizce: The bewildered duck dives backwards.

Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.

Ne yaptığını bilmeyen kişi, işi tersinden yürütmeye kalkar. İngilizce: The confused duck leaves his head, dives out of his ass.

Şaşkın misafir, ev sahibini ağırlar.

Misafiri ağırlamak ev sahibine düşer. Ama şaşkın misafir bunun tersini yapar. Başkasının görev ve yetkilerini üzerine alan böyle ahmaklar başka […]

Şaraptan bozma sirke keskin olur.

Sonradan azan kişi, eskiden beri yolunu şaşırmış kimseden daha azgın olur. İngilizce: Spoiling vinegar from the wine is sharp.

Şapkası dar gelen, başım büyük sanır.

İngilizce: The one with the hat tight, my head thinks it’s big.

Şahin küçüktür ama koca turnayı havadan indirir.

Küçük olmak, güçsüz olmak demek değildir. Öyle küçükler vardır ki kendilerinden büyük olandan daha güçlüdürler. İngilizce: The falcon is small, […]