Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.
Ne yaptığını bilmeyen kişi, işi tersinden yürütmeye kalkar. İngilizce: The confused duck leaves his head, dives out of his ass.
Ne yaptığını bilmeyen kişi, işi tersinden yürütmeye kalkar. İngilizce: The confused duck leaves his head, dives out of his ass.
Misafiri ağırlamak ev sahibine düşer. Ama şaşkın misafir bunun tersini yapar. Başkasının görev ve yetkilerini üzerine alan böyle ahmaklar başka […]
Sonradan azan kişi, eskiden beri yolunu şaşırmış kimseden daha azgın olur. İngilizce: Spoiling vinegar from the wine is sharp.
İngilizce: The one with the hat tight, my head thinks it’s big.
Görünüşte birbirine benzeyen öyle şeyler vardır ki nitelikleri birbirinden çok ayrıdır. Dış görünüşleri bakımından kimi nesne ve varlıklar birbirlerinin aynı […]
Şaka sürüp gittikçe tatsızlaşır, kırıcı olur, dostluğu bozar. El veya dil ile yapılan şakadan, eninde sonunda hoş olmayan bir durum […]
Yüce amaçlar peşinde koşan ve kendini ona lâyık gören kimseler küçük, önemsiz, değersiz şeylerin ardına düşüp de vakit geçirmezler. İngilizce: […]
Küçük olmak, güçsüz olmak demek değildir. Öyle küçükler vardır ki kendilerinden büyük olandan daha güçlüdürler. İngilizce: The falcon is small, […]
Kişi, görünüşüne göre değil, yaradılış özelliğine ve yeteneğine göre iş yapar. İngilizce: The falcon is small, eats meat; Camel is […]
Rüzgarlı havada kuytu yer seçilir. Yağmurlu havada iyi uyunur. Toplum içinde çekişme ve çatışma baş gösterince yapılacak en iyi iş, […]
Toplumun genel gidişine uyan kişi rahat eder. Akıntıya kürek çekmeye kalkan yorulur, başarısızlığa uğrar. Toplumun genel gidişatına, ilkelerine, değer yargılarına […]
Rüzgarın önüne düşmeyen yorulur. Toplumun genel gidişine uyan kişi rahat eder. Akıntıya kürek çekmeye kalkan yorulur, başarısızlığa uğrar. İngilizce: It’s […]
Gücünden büyük güce karşı koyan, kendini yıpratmaktan başka bir sonuç alamaz. İnsan kimle, ne ile mücadele edeceğini bilmelidir. Karşı koyacağı […]
Her durumu doğuran bir etken vardır. Meydana gelen her olayın, her durumun belli bir sebebi veya etkeni vardır. İngilizce: When […]
Herkesin zarar görmesine yol açacak işler yapan kimse, çok sert tepkilerle karşılaşır ve sonunda en büyük zarara kendisi uğrar. Kişi […]
Rüşvet alan kamu görevlisi; hak, adalet, insaf duygularından sıyrılır. Yetkisini rüşvet verenden yana, kötüye kullanır. İngilizce: When the bribe comes […]
Rüşvet, yaptırılmak istenilen bir işte kolaylık sağlanması için bir kimseye mal ve para olarak sağlanan çıkardır. Dinimiz olan İslâm rüşvet […]
Rençber’in ancak kırk yılda kazanabileceği parayı, tüccar kırk günde kazanır. İngilizce: Rençber in forty years, merchant forty days.
Gerçeği yalanla kapatmak mümkün değildir. Bu bakımdan kişi yalan söyleyerek işlerini uzun süre yürütemez. Söylediğinin yalan olduğu, asıl meselenin mahiyeti […]
Bir sözün yalan olduğu, bir ödevin yapılmadığı, bir süre sonra gerçekleşen olaylarla anlaşılır. O zaman yalan söyleyen, ya da ödevi […]