Cambaz ipte, balık dipte gerek.
Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar. Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor […]
Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar. Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor […]
İngilizce: The ignorant’s sofus is the laughingstock of the devil.
Alim her şeyi bilen kimsedir. Yaptığının sonuçlarını bilir ve katlanır. Kendisi ile dost olmak mümkün olduğu gibi düşman olunduğu zaman […]
İngilizce: Cahile is not enough words, the rose does not end in the bush
Çok önemli işini bir aldatıcıya yaptırabileceğine inanmış olan kişi, beklediği sonucu hiçbir zaman elde edemez. İngilizce: The eureka who believes […]
Kendisinden beklenen işi beceremeyen kişi, çeşitli engellerin işi güçleştirdiğini söyleyerek yeteneksizliğini belli etmemeye çalışır. İngilizce: The girl who doesn’t know […]
Kimi beceriksiz, başarısız, kendisinden bekleneni veremeyen kişiler bazı bahanelerin arkasına saklanarak açıklarını kapatmaya çalışırlar. İngilizce: The bride who doesn’t know […]
Bir ağızdan çıkan söz, başkalarının ağzına geçer, her tarafa yayılır. Ağızdan çıkan söz, çok çabuk duyulur; başkalarının diline düşer ve […]
Kimi kişiler bulundukları yer ve şarta uymayan, ters düşen davranışlarda bulunur; kendilerini alay konusu ederler. İngilizce: The barn he sits […]
Bir kişinin kimliğini, nasıl birisi olup olmadığını öğrenmek için soyunu sopunu bilmek ve tanımak gerekir. Toplum içindeki değerine, soyuna, sopuna […]
Çocuk, ailesinin genel durumuna; eğitim gören, eğiticinin tutumuna uygun olarak yetişir. İngilizce: It ends on the root of the grass.
Osmanlı, sürekli olarak at üstünde ve düşman peşinde olduğundan yemeğini oturup sofrada yemez, hep at üstünde yer. İngilizce: The […]
Jandarma görevlileri baş kaldıranları, askerler düşmanı ezmek için atlarından inmemek ve bunların peşini bırakmamak zorundadırlar. Bir devleti ayakta tutmak, yüzyıllar […]
Osmanlıların yönetim işlerinde bozukluk başladıktan sonra iç güvenliği sağlayacak olanların durumu şuna benzerdi: Araba ile tavşan avlamak. Çünkü rahatlarını bozmaz, […]
Kişinin ortaklık önemli malı olmasından, yalnız kendisinin azıcık malı bulunması daha iyidir. İngilizce: Partnership is better than an ox.
Her ortak, daha çok yararlanmaya çalışacağından ortaklık malı yıpratırlar. İngilizce: The common horse’s back is crippled.
Her ortak, daha çok yararlanmaya çalışacağından ortaklık malı yıpratırlar. İngilizce: The common horse has a broken back.
Bir erkeğin iki karısı birbirleriyle geçinebilirler de iki kardeşin karıları anlaşamazlar. Bir erkeğin hanımları birbirleriyle iyi-kötü anlaşabilirler, ama kardeşlerin hanımları […]
Elverişli bir ortamdan elbette çıkar sağlayanlar bulunur. İngilizce: Can’t the forest be a pig?
Zamanında olsa büyük yarar sağlayacak olan durum, zamanı geçtikten sonra gerçekleşirse zarar bile verebilir. İngilizce: It rains the year when […]