Atasozu.org

"atasözü ve anlamı" ile ilgili atasözü sonuçları

Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.

Doğacak çocuğun oğlan olması istenir. Kız olması istenmez. Onun için oğlan doğuran ana sevinir; kız doğuran ana üzülür. İngilizce: The […]

Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur.

Ana-baba özverilere katlanarak çocuk yetiştirirler. Ancak onların kendilerine pek yardımı olmaz. İngilizce: Give birth to a boy, a daughter; Knead […]

Oğlan dayıya, kız halaya çeker.

Oğlan çocuğun yüzü de, huyu da dayısına, kız çocuğununki ise halasına benzer. İngilizce: The boy draws to the uncle, the […]

Oğlan babasından öğrenir yazı yazmayı, kız anasından öğrenir sokak gezmeyi..

Erkek çocuk, erkeklerin yapması gereken şeyleri (örneğin konuk ağırlamayı) babasından, kız çocuk da kadınların yapması gereken şeyleri (örneğin dikişi, biçkiyi, […]

Oğlan atadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi.

Erkek çocuk, erkeklerin yapması gereken şeyleri (örneğin konuk ağırlamayı) babasından, kız çocuk da kadınların yapması gereken şeyleri (örneğin dikişi, biçkiyi, […]

Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası.

Eve gelin geldikten sonra oğlanın anası kapı dışarı edilecek gibi görülür. Kızın anası ise baş köşeye oturtulur. İngilizce: Boy’s mother […]

Oduncunun gözü omçada.

Kişiler iş, meslek ve durumlarına göre kendilerine gerekli olan şeylerin peşine düşerler; onları elde etmeye çalışırlar. Herkes işine yarayan şeye […]

Odun çatar kül almaz, inek sağar yağ almaz.

İşini tertipli yapmayan kişi hakkında kullanılır. İngilizce: Wood doesn’t get ash, cows milk, don’t buy oil.

Ocaktır aşı pişiren, karıdır adamı şişiren.

İngilizce: It’s the cooker, the wife who cooks the vaccine, the wife inflates the man.

Ocağın yedisine, güvenme başkasına, ille de eşinin erkek kardeşine (güvenme!)

İngilizce: Don’t trust the seven of the stoves, don’t trust anyone else, not necessarily your wife’s brother (don’t trust!)

Oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçede.

Herkes işine yarayan şeye göz diker; onu elde etmenin yolunu arar. Kişiler iş, meslek ve durumlarına göre kendilerine gerekli olan […]

Zemheriden sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.

İngilizce: No good comes from the millet planted after zemheri, the wife who gets up after her husband.

Zemheride yağmur yağmadan kan yağması iyi.

İngilizce: It’s good to have blood without raining in Zemheride.

Zengin silkinse fakir bay olur.

Zengin, kazancının küçük bir parçasını verse fakir gönenir, zenginleşmiş gibi olur. İngilizce: If he shrugs rich, he’ll be a poor […]

Zengin kesesini, züğürt dizini döver.

Bir işi yapmak gerektiği zaman, zengin işte para diye kesesini döver. Züğürt ise, yapmak istediği işi parasızlık yüzünden yapamayacağı için […]

Zengin kesesini döver, züğürt dizini.

Bir işi yapmak gerektiği zaman, zengin işte para diye kesesini döver. Züğürt ise, yapmak istediği işi parasızlık yüzünden yapamayacağı için […]

Zengin giyerse sağlıcakla, fakir giyerse nerden buldu ki derler.

Zenginin gösterişli giysiler giymesi doğal karşılanır. Fakirin düzgünce giyinmesi yadırganır, çok görülür. İngilizce: If he wears rich, he wears poor, […]

Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.

Zengin, para gücüyle en zor işleri başarır. Züğürt, parasızlık yüzünden, en kolay işi başaramaz. Zengin, varlıklı kişi para ve mal […]

Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır.

Gerçekleşmesi güç bir şey isteyen kimse, isteğini gerçekleştirecek çareyi bulmak zorundadır. İngilizce: Zemheride carries a cow in his pocket who […]

Zemheride sür de çalı ile sür.

İyi verim alabilmek için tarlayı zemheride her halde sürmek gerekir. Derin, dikkatli sürülmese, şöyle bir yüzeyden olsa bile. İngilizce: Rub […]