Atasozu.org

"atasözü ve anlamı" ile ilgili atasözü sonuçları

Can boğazdan geçer.

Her canlı gibi insan da beslenmek zorundadır. Bedeni için gerekli olan gıdaları ancak bu şekilde alır. İyi beslenmeyen, yeterli gıdaları […]

Caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur.

Kendisini büyüten, yetiştiren, besleyen kimsenin, ya da bir kamu kurumunun malına hıyanet eden, el uzatan kişi onmaz, cezasını bulur. İngilizce: […]

Caminin kapısını bilmez, sofuluk taslar.

İngilizce: He doesn’t know the door of the mosque, he’s a soother.

Cami ne kadar büyük olsa hoca gene bildiğini okur.

Bir toplulukta çok kişi ve fikir olsa da karar verme yetkisine sahip kimseler, kendi bildiklerini uygularlar. Çevrenin eğilimi ne olursa […]

Cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur.

Bir toplulukta çok kişi ve fikir olsa da karar verme yetkisine sahip kimseler, kendi bildiklerini uygularlar Çevrenin eğilimi ne olursa […]

Cambaz ipte, balık dipte gerek.

Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar. Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor […]

Cahilin sofusu şeytanın maskarası.

İngilizce: The ignorant’s sofus is the laughingstock of the devil.

Cahilin dostluğundan alimin düşmanlığı yeğdir.

Alim her şeyi bilen kimsedir. Yaptığının sonuçlarını bilir ve katlanır. Kendisi ile dost olmak mümkün olduğu gibi düşman olunduğu zaman […]

Oynaşına inanan avrat, ersiz kalır.

Çok önemli işini bir aldatıcıya yaptırabileceğine inanmış olan kişi, beklediği sonucu hiçbir zaman elde edemez. İngilizce: The eureka who believes […]

Oynamasını bilmeyen kız; yerim dar demiş; yerini genişletmişler; gerim dar demiş.

Kendisinden beklenen işi beceremeyen kişi, çeşitli engellerin işi güçleştirdiğini söyleyerek yeteneksizliğini belli etmemeye çalışır. İngilizce: The girl who doesn’t know […]

Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş.

Kimi beceriksiz, başarısız, kendisinden bekleneni veremeyen kişiler bazı bahanelerin arkasına saklanarak açıklarını kapatmaya çalışırlar. İngilizce: The bride who doesn’t know […]

Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır.

Bir ağızdan çıkan söz, başkalarının ağzına geçer, her tarafa yayılır. Ağızdan çıkan söz, çok çabuk duyulur; başkalarının diline düşer ve […]

Oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü.

Kimi kişiler bulundukları yer ve şarta uymayan, ters düşen davranışlarda bulunur; kendilerini alay konusu ederler. İngilizce: The barn he sits […]

Otu çek, köküne bak.

Bir kişinin kimliğini, nasıl birisi olup olmadığını öğrenmek için soyunu sopunu bilmek ve tanımak gerekir. Toplum içindeki değerine, soyuna, sopuna […]

Ot kökü üstünde biter.

Çocuk, ailesinin genel durumuna; eğitim gören, eğiticinin tutumuna uygun olarak yetişir. İngilizce: It ends on the root of the grass.

Osmanlının ekmeği dizi üstündedir.

Osmanlı, sürekli olarak at üstünde ve düşman peşinde olduğundan yemeğini oturup sofrada yemez, hep at üstünde yer.   İngilizce: The […]

Osmanlının ayağı üzengide gerek.

Jandarma görevlileri baş kaldıranları, askerler düşmanı ezmek için atlarından inmemek ve bunların peşini bırakmamak zorundadırlar. Bir devleti ayakta tutmak, yüzyıllar […]

Osmanlı tavşanı araba ile avlar.

Osmanlıların yönetim işlerinde bozukluk başladıktan sonra iç güvenliği sağlayacak olanların durumu şuna benzerdi: Araba ile tavşan avlamak. Çünkü rahatlarını bozmaz, […]

Ortaklık öküzden başka buzağı yeğdir.

Kişinin ortaklık önemli malı olmasından, yalnız kendisinin azıcık malı bulunması daha iyidir. İngilizce: Partnership is better than an ox.

Ortak atın beli sakat olur.

Her ortak, daha çok yararlanmaya çalışacağından ortaklık malı yıpratırlar. İngilizce: The common horse’s back is crippled.