Zenginin tavuğu iki sarılı yumurtlar.
Zenginin horozu bile yumurtlar. İngilizce: The rich man’s chicken lays two wrapped eggs.
Zenginin horozu bile yumurtlar. İngilizce: The rich man’s chicken lays two wrapped eggs.
Züğürtler, zenginlerin malları üzerine konuşur, dururlar. Bu konuşma, onların çenesini yormaktan başka bir işe yaramaz. Yoksul, züğürt kimseler çoklukla birinin […]
Züğürtler, zenginlerin malları üzerine konuşur, dururlar. Bu konuşma, onların çenesini yormaktan başka bir işe yaramaz. Yoksul, züğürt kimseler çoklukla birinin […]
İngilizce: The rich man’s khan crosses the mountain, and the donkey of the poor is stunned on the straight road.
Varlıklı kişi, bu dünyada gönlünce yaşar. İbadet sayılan, yoksullara, hayır işlerine yardımlarıyla da öbür dünya rahatını sağlar. İngilizce: Both worlds […]
Paralı kişi, kısır sanılan işlerden bile kâr sağlama yolunu bulur. İngilizce: Even the rich man’s rooster lays eggs.
İngilizce: The heart of the rich is possible, the poor will die.
Zengin ne giyse, ne yese, ne yapsa en pahalısını yeğlemiş sanılır. İngilizce: The rich’s printing looks silky.
Para, kimi kişileri gösterişe ve budalaca savurganlığa sürükler. İngilizce: The rich man wears fur on a summer’s day.
İngilizce: The shame of the rich, the disease of the fukara does not occur.
Fakirle evliliğin, ev idaresi açısından kadın yönünden olumlu yönü de olabileceğin vurgu yapılmaktadır. İngilizce: Instead of getting rich and turning […]
Fakirle evliliğin, ev idaresi açısından kadın yönünden olumlu yönü de olabileceğine vurgu yapılmaktadır. İngilizce: Instead of getting rich and turning […]
İngilizce: Touch the rich, don’t squeal.
İngilizce: A spark for the rich, a pimple for the good.
İngilizce: He cooks his rich halva of honey, and he can’t find molasses for a squeaky derman.
İngilizce: The rich cross the mountains, amaze the road that doesn’t exist.
İngilizce: A rich man is a self-sufficient man.
İngilizce: The kindness of zemherin, the friendship of the Ottomans is not reached.
Kişi yaşlanır, vücudu güçten düşer. Ama gönlü taze kalır; sevgisi taşkınlığını yitirmez. İngilizce: Body husband, heartless husband.
İngilizce: If you shoot it, it hurts, and if you feed it, it’s full.