Atasozu.org

"atasözü ve anlamı" ile ilgili atasözü sonuçları

Pire itte, bit yiğitte bulunur.

İngilizce: Flea is found in it, bits in valiant.

Pilavdan dönen kaşığın sapı kırılsın.

İnsan çıkarını gözetmelidir. Kendisine yararlı şeyi elde etme çabasını göstermeyen kişiden ne hayır beklenir? Bir görev yapması için elde bulundurulmakta […]

Pilav yiyen kaşığını yanında taşır.

Bir şey yapmak, bir şeyden yararlanmak isteyen kişi, bunun için gereken aracı eli altında bulundurmalıdır. Bir şeyden yararlanmak isteyen kişi, […]

Peynir ekmek, hazır yemek.

Yemek pişirmek sıkıntısına katlanmak istemeyenler için peynir ekmek, pişirilip kotarılmış yemektir. İngilizce: Cheese bread, ready-to-eat.

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Bir işin sonunun nasıl olacağı şimdiki gidişinden belli olur. Bir iş, durum ya da olayın nasıl sonuçlanıp sonuçlanmayacağı şimdiki gidişinden […]

Pekmezi küpten, kadını kökten al.

Yiyeceğin şeyin temiz bir kapta bulunanını alman gerektiği gibi eşin olacak kadının da temiz ve soylu bir aileden olmasına dikkat […]

Pekmez gibi malın olsun, Antakya’dan sinek gelir.

Çanakta balın olsun, Yemen’den (Bağdat’tan) arı gelir. İngilizce: You’ve got goods like molasses, flies come from Antioch.

Pek yaş olma, sıkılırsın; pek de kuru olma, kırılırsın.

Çok uysal olursan ezilirsin. Hep dik başlı olursan yalnız kalır, herkesi karşında bulursun. Hüner, gerektiğinde uysal, gerektiğinde sert olmayı bilmektir. […]

Pazarda herkes ambarındaki unu kadar konuşur.

Bir kimse, maddi alanda olsun, manevi alanda olsun, yeteneğinin ölçüsünü bilmeli, sınırı aşan davranışlarda bulunmamalıdır. İngilizce: In the market, everyone […]

Pazar, ilk pazardır.

Satılacak mala ilkin kaç paraya istekli çıkmışsa en yüksek fiyat odur. Satıcı buna razı olmazsa daha sonra hiçbir istekli bu […]

Pazar körsüz kalmaz.

Kötü mal satılmaz sanmayın. Ona da iyiyi, kötüyü ayırt edemeyen alıcı bulunur. İngilizce: The market won’t go blind.

Parayı zapt etmek deliyi zapt etmekten zor.

Elindeki parayı çarçur etmeyip tutmasını bilmek, herkesin yapamayacağı zor bir iştir. İngilizce: It’s harder to contain the money than to […]

Parayı veren düdüğü çalar.

Parasını veren kimse, istediği şeyi elde eder. Para harcayan kimse istediğini elde edebilir. İş yapabilir, yaptırabilir; satın alabilir, aldırabilir; hemen […]

Parayı domuzun boynuna takmışlar da Domuz Ağa! diye çağırmışlar.

Para, itibarı olmayan kişiye itibar kazandırır. İngilizce: They put the money around the pig’s neck and The Pig Agha! They […]

Paraya nereye gidiyorsun demişler, çoğun olduğu yere demiş.

İngilizce: They said where you’re going for the money, where most of them are.

Parasız pazara, kefensiz mezara gidilmez.

İngilizce: You can’t go to a free market, a shroudless grave.

Parası ucuz olanın kendisi kıymetli olur.

Parasını esirgemeyen, eli açık kimseyi herkes el üstünde tutar. İngilizce: The cheap one is valuable.

Paranın yüzü sıcaktır.

Parayı gören kimse onun çekiciliğine kapılır ve kendisinden para karşılığında beklenen işi yapmakta kolaylık gösterir. Para çekicidir ve öyle kolayca […]

Paranın gittiğine bakma, işinin bittiğine bak.

Yapmak istediğin işi yapabildinse bu uğurda harcadığın paralara acıma. Çünkü para, istediğin işi yapmak içindir. İngilizce: Don’t look at the […]

Paran ucuz olursa sen pahalı olursun.

Çok alışveriş yapan, bol bahşiş veren kişi, parasından yararlananlardan büyük saygı görür. İngilizce: If your money’s cheap, you’ll be expensive.