Atasozu.org

"hakkındaki atasözleri" ile ilgili atasözü sonuçları

Veren eli kimse kesmez.

Yardımını esirgemeyen, eli açık olan kimsenin iyiliklerine engel olmayı, kendisine kötülük yapmayı kimse istemez. İngilizce: No one cuts the giving […]

Veren eli herkes öper.

Yardımını esirgemeyen, eli açık olan kimseye herkes saygı gösterir. Cimri olmayan, ona buna yardım elini uzatan, eli açık olan, iyilik […]

Veren el, alan elden üstündür.

İngilizce: The giving hand is superior to the field hand.

Ver yiğidi yiğide, Mevla rızkını yetire.

İki gencin evlenmesini kolaylaştırınız. Tanrı rızklarını verir. İngilizce: Give it to you, mevla, to feed your livelihood.

Ver elindeki sapı, git dolan kapı kapı.

Elinde ne varsa şuna buna dağıtan kişi, bir süre sonra bunları başkalarından istemek zorunda kalır. İngilizce: Give me the handle […]

Vasiyet ölüm getirmez.

Üzülecek bir durum ortaya çıkarsa ne yapılacağını şimdiden kararlaştırmaktan kimi kişiler ürkerler, kaçınırlar. Üzülecek durumu düşünmek istemezler. Oysa böyle şeyleri […]

Varsa hünerin, var her yerde yerin; yoksa hünerin, var her yerde derdin.

Hünerli kişinin toplum içinde her zaman iyi bir yeri vardır. Hünersiz kişi de nereye gitse işe yaramadığına, niçin bir iş […]

Varsa hünerin, her yerde vardır yerin.

İngilizce: If you have a skill, you’re everywhere.

Varsa eşin rahattır başın, yoksa eşin zordur işin.

İngilizce: If you have a wife, your head is comfortable, or your wife is hard to do.

Varsa pulun, herkes kulun; yoksa pulun, dardır yolun.

Zengin olana, herkes kul kurban olur, hizmet eder. Yoksula, kimse yüz vermez. Dahası, bunların adı deliye çıkar. İngilizce: If you […]

Varlığa güvenilmez.

Güvenme varlığa, düşersin darlığa. İngilizce: The entity cannot be trusted.

Varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım.

Siz başkasına ne kadar yakınlık gösterir, ne kadar değer verirseniz, o da size bu ölçüde yakınlık gösterir, değer verir. İngilizce: […]

Varını veren utanmamış.

Kendisinden bir şey istenen kimse, elinde ne varsa onu verir. Bunun, az olmasından ya da düşük nitelikte bulunmasından utanç duymamalıdır. […]

Vardığın yer körse gözünü kapa.

Kişi, çevresindekilerle geçinebilmek için bir dereceye kadar onlara uymak zorundadır. Zaman sana uymazsa sen zamana uy. İngilizce: If you’re blind, […]

Vardı bağım malım, gelirdi kardeşlerim; tükendi yağım balım, gelmiyor kardeşlerim.

Varlıklı kişinin eşi, dostu çok olur. Züğürtleşenin yanına kimse uğramaz. İngilizce: There was my bond, my brothers would come; My […]

Vardan, yoktan anlamaz.

  İngilizce: Vardan doesn’t know anything.

Varda topu gibi yatsıda patlar.

İngilizce: It explodes on the yacht like a Varda ball.

Var varlatır, yok söyletir.

Varlık, kişiye yüksekten atma ve varlığını artırma gücü verir. Yokluk ise ancak sızlanmaya, yakınmaya yol açar. Para parayı çeker; varlıklı […]

Var ne bilsin yok halinden.

Tok açın halinden bilmez. İngilizce: He knows what he’s got.

Var evi kerem evi, yok evi elem evi.

Varlıklı ailenin durumu, konuk ağırlamaya, gereken yerlere yardım etmeye, armağanlar vermeye elverişlidir. Yoksul ailenin evinde, sıkıntı ve dertten başka bir […]