Malı mala canı cana ölçmeli.
Malımız ve canımız bizim için ne değerde ise başkalarının mal ve canları da kendileri için o değerdedir. Öyleyse bizim malımıza […]
Malımız ve canımız bizim için ne değerde ise başkalarının mal ve canları da kendileri için o değerdedir. Öyleyse bizim malımıza […]
Zenginlik, bir kişinin ayıplarını, kusurlarını kapatır. İngilizce: The goods cover the goods.
Kişinin gerçek malı, babadan kalan değil, kendi emeğiyle kazandığı maldır. Gerçek evlat da kendisinden doğmuş olandır; üvey ya da edinilen […]
Mal canın bir parçası gibidir. Malına zarar gelen kişi, canından bir parçası gidiyormuş gibi üzülür. İnsan, malına gelen zarardan, canına […]
İnsan mal kazanacağım diye sağlığını, canını tehlikeye düşürmemelidir. Tam tersine, sağlığını korumak, canını kurtarmak için malını harcamaktan çekinmemelidir. Malı kazanan […]
Mal ve mülk kazanmakla elde edilir. Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir. Ama can öyle mi ya? Canını […]
Hiçbir kimse, bulunduğu kamu hizmetinde ömrünün sonuna kadar kalmaz. Bir süre sonra bu işe başkası getirilir, kendisi ayrılır. Hiçbir kimse, […]
Eşkıyanın düşkünü… İngilizce: Giraffe’s fond, wears white on a winter’s day.
Soylu kimse züğürtleyince, soyluluğu unutulur. İngilizce: Snobby corrupts nobility.
Zengin, varlıklı ve soylu kimseler yoksullaşıp parasız pulsuz kalınca zamanla soyluluklarını da yitirirler. İngilizce: The snitch distorts the sleaze.
Müflis bezirgan… İngilizce: They don’t have old notebooks, no bezirgans.
Uyuz olup kaşınmak, insanı çok rahatsız eder. Ama züğürtlük dolayısıyla ne yapacağım diye düşünmek, daha çok rahatsız eder. İngilizce: It’s […]
Rasgele yapılan plansız işte yöntem, kural aranmaz. İş, kendi kendine nasıl yürürse yürür. İngilizce: Zurnada can’t be peshrev, whatever comes […]
Rastgele yapılan plânsız, programsız işlerde yöntem, kural aranmaz; işin sonucu da kestirilemez. İngilizce: Zurnada doesn’t prep.
İngilizce: The fate of the persecuted will be ruined.
İngilizce: The fate of the persecuted and the fate of the evil will be ruined.
Zorla, isteksizce iş yaptırılmaz. İngilizce: The dog doesn’t go pig hunting by force
Kişiye, beğenmediği şey zorla beğendirilemez. İnsanların yapıları bir değildir. Bu bakımdan beğenme, hoşlanma duyguları da farklı farklıdır. Dolayısıyla bir kişiye […]
İngilizce: No forced beauty, no forced oath.
Zor kullanan kişilerin istediğini en güçlü kimseler bile verirler. İngilizce: Zora, gentlemen owe money.