Vücut kocar, gönül kocamaz.
Kişi yaşlanır, vücudu güçten düşer. Ama gönlü taze kalır; sevgisi taşkınlığını yitirmez. İngilizce: Body husband, heartless husband.
Kişi yaşlanır, vücudu güçten düşer. Ama gönlü taze kalır; sevgisi taşkınlığını yitirmez. İngilizce: Body husband, heartless husband.
İngilizce: If you shoot it, it hurts, and if you feed it, it’s full.
Bir çatışmada üstünlük sağlamak için olanca gücünü kullanmak, övülecek bir şeydir. Yenilme tehlikesi belirince, telefat vermemek için uzaklaşmak da beğenilecek […]
Eylemde bulunan, buyruk kuludur. Asıl sorumluluğu onu eyleme geçiren yüklenmiştir. İngilizce: The one who hits or the one who says […]
Tanrı, geniş bir yaşama ya da yetenek kısmet etmemişse kulun elinden ne gelir? Her şey Yüce Allah`ın takdiri iledir. Kimine […]
Verirsen veresiye, batarsın karasuya. Veresiye bir şey verme. Çünkü alanların borçlarını ödememeleri yüzünden batabilirsin. İngilizce: The giving goods go to […]
Veresiye bir şey verme. Çünkü alanların borçlarını ödememeleri yüzünden batabilirsin. Parasını daha sonra olmak şartıyla kimseye mal verme. Yoksa zararlı […]
Yaptığınız iş, amacın gerçekleşmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır: Bir yardımda mı bulunacaksınız? Gerektiği ölçüde yapınız ki işe yarasın. Biriyle dövüşüyor musunuz? […]
Sizden ödünç veya borç istendiğinde (eşya, para) verdiğiniz şey size zamanında ödenmezse, ya da yıpratılarak geri iade edilirse canınız oldukça […]
Veresiye alışveriş eden, iki kez sarsılır: Aldığı zaman, bir süre sonra para ödemenin, üzüntüsünü çeker. Ödeme zamanı gelince de karşılıksız […]
Yardımını esirgemeyen, eli açık olan kimsenin iyiliklerine engel olmayı, kendisine kötülük yapmayı kimse istemez. İngilizce: No one cuts the giving […]
Yardımını esirgemeyen, eli açık olan kimseye herkes saygı gösterir. Cimri olmayan, ona buna yardım elini uzatan, eli açık olan, iyilik […]
İngilizce: The giving hand is superior to the field hand.
İki gencin evlenmesini kolaylaştırınız. Tanrı rızklarını verir. İngilizce: Give it to you, mevla, to feed your livelihood.