Pazar körsüz kalmaz.
Kötü mal satılmaz sanmayın. Ona da iyiyi, kötüyü ayırt edemeyen alıcı bulunur. İngilizce: The market won’t go blind.
Kötü mal satılmaz sanmayın. Ona da iyiyi, kötüyü ayırt edemeyen alıcı bulunur. İngilizce: The market won’t go blind.
Elindeki parayı çarçur etmeyip tutmasını bilmek, herkesin yapamayacağı zor bir iştir. İngilizce: It’s harder to contain the money than to […]
Parasını veren kimse, istediği şeyi elde eder. Para harcayan kimse istediğini elde edebilir. İş yapabilir, yaptırabilir; satın alabilir, aldırabilir; hemen […]
Para, itibarı olmayan kişiye itibar kazandırır. İngilizce: They put the money around the pig’s neck and The Pig Agha! They […]
İngilizce: They said where you’re going for the money, where most of them are.
İngilizce: You can’t go to a free market, a shroudless grave.
Parasını esirgemeyen, eli açık kimseyi herkes el üstünde tutar. İngilizce: The cheap one is valuable.
Parayı gören kimse onun çekiciliğine kapılır ve kendisinden para karşılığında beklenen işi yapmakta kolaylık gösterir. Para çekicidir ve öyle kolayca […]
Yapmak istediğin işi yapabildinse bu uğurda harcadığın paralara acıma. Çünkü para, istediğin işi yapmak içindir. İngilizce: Don’t look at the […]
Varlık, zenginlik, mal-mülk herkesi kendine çeker. Bunları kim elinde tutuyorsa, insanlar onun etrafında pervane olur, herkes ona yaklaşır, hizmet eder, […]
Çok alışveriş yapan, bol bahşiş veren kişi, parasından yararlananlardan büyük saygı görür. İngilizce: If your money’s cheap, you’ll be expensive.
Yapmak istediğin işi yapabildinse bu uğurda harcadığın paralara acıma. Çünkü para, istediğin işi yapmak içindir. İngilizce: They don’t ask if […]
İşin yoksa şahit ol… İngilizce: If you have a lot of money, vouch for it, if you don’t have a […]
Kendisinden ödünç para istenen kişi, bu parayı vermese karşısındaki ona düşman olur. Verse, parası zamanında geri gelmeyeceği için yine bir […]