Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.
Her eve gelin girmeyebilir. Ama her eve ölüm girer. İngilizce: We didn’t enter, we didn’t enter, we didn’t have a […]
Her eve gelin girmeyebilir. Ama her eve ölüm girer. İngilizce: We didn’t enter, we didn’t enter, we didn’t have a […]
Değersiz, işe yaramaz, kötü şeylerin de müşterisi olur. Onları kimileri anlamadığı, kalitesini bilmediği için alır; kimileri de kendileri bakımından bizim […]
İngilizce: The big doughnut is the most flour
İngilizce: The big doughnut is made of most of the dough.
Yönettiğin, eğittiğin, koruduğun kimselere aşırı ölçüde söylemek, ardı arkası kesilmeyen buyruklar vermek, eleştirilerde bulunmak sözlerinin gücünü kırıp tesirsiz bırakabilir; dolayısıyla […]
İngilizce: The bottom of the apprentice becomes dark.
İngilizce: Running iron doesn’t rust. Because he dies
Halk böyle inanır: İyiliğini gördüğü, ekmeğini yediği kimseye karşı saygısızlık ve hainlik eden kişiyi Tanrı cezalandırır. Birinin ekmek yedirip iyilik […]
Karnı tok olanlara yemek beğendirmek kolay değildir. Bunlar, ikram edilen en lezzetli yiyeceklere karşı bile isteksizdirler. İngilizce: It’s hard to […]
Karnı tok olanlara yemek beğendirmek kolay değildir. Bunlar, ikram edilen en lezzetli yiyeceklere karşı bile isteksizdirler. İngilizce: It’s hard to […]
Tehlikeyi daha önce kimse haber vermez de kötü sonuç meydana geldikten, iş işten geçtikten sonra herkes yanlış yapmışsın, şöyle bir […]
“İnsanlar her nedense her şey olup bittikten, işler bozulduktan, ortaya kötü bir sonuç çıktıktan sonra “niçin böyle yaptın, şöyle yapsaydın, […]
Yaşayışına karışan yeni şeyler, yeni dostlar kişiye hoş görünür. İngilizce: The fresh glass’s water will be cold.
Sonunu düşünmeden hoşlandığı şeyleri yapan kişi, bir süre sonra bunun sıkıntısını çeker. İngilizce: Eating sweets is a bitter burp.
Taş düştüğü yerde ağırdır (Taş yerinde ağırdır). Herkes, her şey kendi çevresinde önem taşır. Çünkü kişi bulunduğu yerde tanınmış, kendisine […]
Dağ dağ üstüne olur… İngilizce: Stone is on stone, the house is not on the house.
Elinde avucunda bir şey bulunmamakla birlikte küçük kazançları beğenmeyen kişi, büyük kazanç hayaliyle geçinir. İngilizce: Without Tamah, he would die […]
İyilik iki baştan olur. İngilizce: The conversation happens from two beginnings.
İki kişi arasında uzlaştırıcılık yapan kimse, anlaşmalarını kolay sağlasın diye, birinin zararına bol keseden öneride bulunur. İngilizce: The myocoma has […]
Konuk, ne denli gerçekleşebileceğini düşünmeden ev sahibinin kendisine çok şeyler ikram edeceğini umar. Ama bakar ki sofrada umdukları yok. İngilizce: […]