Atasozu.org

"hakkındaki atasözleri" ile ilgili atasözü sonuçları

Varını veren utanmamış.

Kendisinden bir şey istenen kimse, elinde ne varsa onu verir. Bunun, az olmasından ya da düşük nitelikte bulunmasından utanç duymamalıdır. […]

Vardığın yer körse gözünü kapa.

Kişi, çevresindekilerle geçinebilmek için bir dereceye kadar onlara uymak zorundadır. Zaman sana uymazsa sen zamana uy. İngilizce: If you’re blind, […]

Vardı bağım malım, gelirdi kardeşlerim; tükendi yağım balım, gelmiyor kardeşlerim.

Varlıklı kişinin eşi, dostu çok olur. Züğürtleşenin yanına kimse uğramaz. İngilizce: There was my bond, my brothers would come; My […]

Vardan, yoktan anlamaz.

  İngilizce: Vardan doesn’t know anything.

Varda topu gibi yatsıda patlar.

İngilizce: It explodes on the yacht like a Varda ball.

Var varlatır, yok söyletir.

Varlık, kişiye yüksekten atma ve varlığını artırma gücü verir. Yokluk ise ancak sızlanmaya, yakınmaya yol açar. Para parayı çeker; varlıklı […]

Var ne bilsin yok halinden.

Tok açın halinden bilmez. İngilizce: He knows what he’s got.

Var evi kerem evi, yok evi elem evi.

Varlıklı ailenin durumu, konuk ağırlamaya, gereken yerlere yardım etmeye, armağanlar vermeye elverişlidir. Yoksul ailenin evinde, sıkıntı ve dertten başka bir […]

Var evi kerem evi, yok evi verem evi.

Varlıklı ailenin durumu, konuk ağırlamaya, gereken yerlere yardım etmeye, armağanlar vermeye elverişlidir. Yoksul ailenin evinde, sıkıntı ve dertten başka bir […]

Var eli titremez.

Varlıklı kimse, uzun boylu düşünmeden hayırlı işlere yardım eder. İngilizce: There’s no hand that doesn’t tremble.

Vakitsiz öten horozun başını keserler.

Her işin olduğu gibi, her sözün de uygun bir yeri ve zamanı vardır. Uygun olan bir zamanda söylenmeyen, yerli yersiz […]

Vakitsiz açan gül çabuk solar.

İngilizce: The untimely blooming rose fades quickly.

Vakitsiz açılan gül çabuk solar.

İngilizce: The untimely blooming rose fades quickly.

Üzümün çöpünü, armudun sapını.

İngilizce: The grape’s trash, the pear handle.

Üzümün çöpü var, armudun sapı.

İngilizce: There’s grape trash, pear stalk.

Üzüm ye de bağını sorma.

Önemli olan, sana bir nimetin gelmiş olmasıdır. Ondan yararlanmaya bak. Nereden geldiğini bilmene gerek yoktur. İngilizce: And don’t ask about […]

Üzüm üzüme baka baka kararır.

Her zaman bir arada bulunan, arkadaşlık eden kimseler, birbirlerine huy aşılarlar. İngilizce: Grapes darken when you look at grapes.

Üzerine laf düşmedikçe uyu.

İngilizce: Sleep until word is spoken of.

Üveye etme, özünde bulursun; geline etme, kızında bulursun.

Kendi çocuğu bir gün öksüz kalırsa, başkalarının ona kötü davranmasını istemeyen, bugün üvey çocuğuna kötü davranmamalıdır. Kızına, ileride gelin olarak […]

Üvey öz olmaz, kemha bez olmaz.

Ne kadar iyi davranırsa davransın, ne denli sevgi gösterirse göstersin, üvey anne öz annenin yerini tutmaz. Ne denli benimsenmek istenirse […]