Sıtma ben tuttuğumu kırk yıl sonra tanırım demiş.
Sıtmaya yakalanan kişi tedavi görüp iyileşse bile aradan uzun yıllar geçer de benzinin solukluğu geçmez. İngilizce: Malaria said he knew […]
Sıtmaya yakalanan kişi tedavi görüp iyileşse bile aradan uzun yıllar geçer de benzinin solukluğu geçmez. İngilizce: Malaria said he knew […]
Birçok iyiliklerin karşısında kötülük vardır. İngilizce: They said, “Where are you going to good,” he said, “evil.”
Başkasının korumasıyla iş yapan akılsız kişi, desteklendiğini unutarak kendi gücüne inanır. İngilizce: He said, “I have a dark shadow.”
Şubat ayında kimileyin bunaltıcı sıcak olur, kimileyin diz boyu kar. İngilizce: He said, “I’m going to breathe the mutt or […]
Nikah kıyılmış, gelin kocası evine gitmek üzere ata binmiş de olsa evlenmenin gerçekleşmemesi ihtimali vardır. Kesin sonuç alınmadan, hiçbir işe […]
İngilizce: They told the bride to play, and she said, “I’m tight.”
İngilizce: The pottery said: My bottom is gold, my spoon says: I came in and out.
Bir kimseye çok özlediği halde elde edemediği bir şey ister misin diye sorulur mu? İngilizce: Fox: Do you eat chicken […]
Kedi, uzanamadığı ciğere `pis’ der. İngilizce: The fox said to have a hevengim to the grape he couldn’t reach.
Kurnaz kişi, kendisinin yararlanacağı şeyi başkaları için gerekli imiş gibi göstermeye çalışır. İngilizce: I don’t say the fox is for […]
Kendisine gerekli olan şeyler kolay taşınır olan kimsenin bir yerden başka yere göçmesi işten değildir. İngilizce: They told the tailor […]
İçyüzünü iyi bilen kimseye karşı, kusurlarını gizlemeye çalışan ve yüksek nitelikleri bulunduğunu söyleyerek övünmeye kalkışan kişi, gülünç duruma düşer. İngilizce: […]
İçyüzünü iyi bilen kimseye karşı, kusurlarını gizlemeye çalışan ve yüksek nitelikleri bulunduğunu söyleyerek övünmeye kalkışan kişi, gülünç duruma düşer. İngilizce: […]
Tembel, kapısının örtülmesini bile rüzgardan bekler. İngilizce: They told the lazy to cover your door, and he said the wind […]
Kişi kendisinin kazandığı malı elden çıkarmaya kıyamaz, ama miras kalan malı har vurup harman savurur. İngilizce: Where are you going […]
Mısır bol su ister; ama çapalanmazsa sudan gereği gibi yararlanamaz. İngilizce: They said it was raining in Egypt. Anchor unity? […]
İngilizce: They said where you’re going for the money, where most of them are.
Bir kimsenin haksızlığa uğramaması için arkası, koruyucusu bulunmalıdır. İngilizce: They hit the orphan in the belly, my back! He said.
Bir kimsenin haksızlığa uğramaması için arkası, koruyucusu bulunmalıdır. İngilizce: They beat up the orphan, my back! He said.
Sıtma hastalığına yakalanmış olan kimse, iyi olduktan uzun yıllar sonra bile sarı, soluk benzinden belli olur. İngilizce: He said he’d […]