Meyhaneciden şahit sormuşlar mezeciyi göstermiş.
Uygunsuz iş yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık gösterir. İngilizce: They asked the tavern owner for […]
Uygunsuz iş yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık gösterir. İngilizce: They asked the tavern owner for […]
Uygunsuz iş yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık gösterir. İngilizce: Witnesses from the tavern asked him […]
Uygunsuz iş yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık gösterir. İngilizce: They asked the tavern for witnesses, […]
Uygunsuz iş yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık gösterir. İngilizce: They asked the tavern owner for […]
Kendisini büyüten, yetiştiren, besleyen kimsenin, ya da bir kamu kurumunun malına hıyanet eden, el uzatan kişi onmaz, cezasını bulur. İngilizce: […]
İnsanın kendisine ve benimsediği yere gerek olan şeyi yabancıya vermesi doğru değildir. Bir yer için gerekli olan şey, görevi onunki […]
İyilik iki baştan olur. İngilizce: Marble is good stone, goodness from two seductions.
Kimi kişiler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin başını derde sokarlar ya da bu iyiliği kötüye kullanırlar. Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum […]
Kimi kişiler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin başını derde sokarlar ya da bu iyiliği kötüye kullanırlar. Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum […]
En yüksek yere, yavaş yavaş yükselerek çıkılır. İngilizce: The staircase goes up step by step.
En yüksek yere, yavaş yavaş yükselerek çıkılır. İngilizce: The staircase is tossed to the foot.
Bir işi yapmaya azmeden ve ona dört elle sarılan kişi her halde başarıya ulaşır. İngilizce: What gets rid of meram.
Bir işi yapmaya azmeden ve ona dört elle sarılan kişi her halde başarıya ulaşır. İngilizce: Nothing gets rid of meram.
Güçlü kimse zulmetmemelidir. Zulmeden her halde yıkıma uğrar. Zulüm gören kimsenin bedduası, padişahı tahtından indirir. İngilizce: The ah of the […]