Zengin kesesini, züğürt dizini döver.
Bir işi yapmak gerektiği zaman, zengin işte para diye kesesini döver. Züğürt ise, yapmak istediği işi parasızlık yüzünden yapamayacağı için […]
Bir işi yapmak gerektiği zaman, zengin işte para diye kesesini döver. Züğürt ise, yapmak istediği işi parasızlık yüzünden yapamayacağı için […]
Bir işi yapmak gerektiği zaman, zengin işte para diye kesesini döver. Züğürt ise, yapmak istediği işi parasızlık yüzünden yapamayacağı için […]
Zenginin gösterişli giysiler giymesi doğal karşılanır. Fakirin düzgünce giyinmesi yadırganır, çok görülür. İngilizce: If he wears rich, he wears poor, […]
Zengin, para gücüyle en zor işleri başarır. Züğürt, parasızlık yüzünden, en kolay işi başaramaz. Zengin, varlıklı kişi para ve mal […]
Gerçekleşmesi güç bir şey isteyen kimse, isteğini gerçekleştirecek çareyi bulmak zorundadır. İngilizce: Zemheride carries a cow in his pocket who […]
İyi verim alabilmek için tarlayı zemheride her halde sürmek gerekir. Derin, dikkatli sürülmese, şöyle bir yüzeyden olsa bile. İngilizce: Rub […]
İngilizce: It’s good that poison rains before it rains in Zemheride.
Zemheride kar, yağmur yağarsa çiftçilerin o mevsimdeki tarla işlerini yapmalarına, tarlayı sürmelerine engel olur. Bu yüzden o yıl iyi ürün […]
Zemheride kar, yağmur yağarsa çiftçilerin o mevsimdeki tarla işlerini yapmalarına, tarlayı sürmelerine engel olur. Bu yüzden o yıl iyi ürün […]
İngilizce: Anyone who sees zelzel will settle for a fire.
Kaçan balık büyük olur. İngilizce: The weak sheep has a big tail.
İngilizce: The zat Memduh does not need an adjective.
Sürüp giden zararlı bir işten ne denli erken vazgeçersek, daha sonra uğrayacağımız zararı o denli azaltmış, sonuç olarak o kadar […]
İngilizce: Harm is the brother of benefit.
İngilizce: You get a fox out of nowhere you don’t think.
İngilizce: Zan is the lie of memory.
Yaşadığın zamanın koşulları ve çevrendekilerin gidişi senin tutumuna uygun değilse, sen onlara uymalısın. İngilizce: If time doesn’t suit you, you […]
Zalim, zulmüyle kalmaz. Zalimin zulmü karşılıksız kalmaz. İngilizce: If the oppressor has tyranny, the oppressed have God.
İngilizce: A merciful waterhead is preferable to the cruel woman.
Sıkıntı çekilmeden, uğraşılmadan, istenilen güzel sonuç elde edilemez. Sıkıntı çekmeden, güçlüklere göğsü germeden, yorulup emek vermeden, uğraşıp didişmeden, kimi masraflara […]