Gavura kızıp oruç yenmez.
Başkasının sizi ilgilendirmeyen tutumuna kızarak çok önemli olan ödevinizi yapmamanız doğru değildir. İngilizce: Gavura is not angry and fasting.
Başkasının sizi ilgilendirmeyen tutumuna kızarak çok önemli olan ödevinizi yapmamanız doğru değildir. İngilizce: Gavura is not angry and fasting.
Kimsesiz, zavallı, yoksul ve güçsüz kişiye yüce Allah yardım eder. Hiç ummadıkları bir yerden kendilerine yardım eli uzanır ve darda […]
Bir yere yeni gelen yabancı, orada satın alınacak şeylerin nerede bulunduğunu, kendi davranışlarında nelere uyması gerektiğini bilmeyen kör gibidir. İngilizce: […]
Garip kişilerin yardımına gönlündeki inancın büyüklüğü oranında ancak Allah yardım eder. İngilizce: God is the deputy of the poor.
Yabancı yerde tek başına kalan kişiye karşı gösterilecek küçük bir ilgi, bir hal hatır sorma, en büyük iyilik yerine geçer. […]
Gizli-saklı, kanunsuz yollarla çıkar sağlamayı iş edinen kimseleri, söz getirip götüren kimselerin varlığı korkutur. Dolayısıyla bunlar yakayı ele vereceklerinden çekinerek, […]
Gerçek niteliğini yitirmiş, aslı bozulmuş, eskimiş, işe yaramaz bir hâle gelmiş bulunan bir şeyi, ne kadar uğraşırsak uğraşalım faydalanabilecek bir […]
İngilizce: You can’t go down the well with a rotten rope.
Değersiz, işe yaramaz, kötü şeylerin de müşterisi olur. Onları kimileri anlamadığı, kalitesini bilmediği için alır; kimileri de kendileri bakımından bizim […]
Bir kimsenin değeri, kılık kıyafeti ile değil, kişiliğindeki cevherle ölçülür. İngilizce: The lion lies in the snipe.
Kimi kişilere sert, kimi kişilere yumuşak davranmak gerekir; durumlarına göre. İngilizce: With a brush, velvet by hand.
Küçük çapta iş yapanların uğrayacağı zarar küçük; büyük çapta iş yapanların uğrayacağı zarar büyük olur. Ancak zararın ağırlığı, iki durumda […]
İngilizce: It does not mass when it is a sweeper, which does not crack when it is a rod.
İngilizce: The big doughnut is the most flour
İngilizce: The big doughnut is made of most of the dough.
Kişi, ancak elindeki olanaklardan yararlanarak işini görebilir. İngilizce: The potter drinks the water from the pot.
İngilizce: If the pot touches the stone, wow, into the pot.
İngilizce: The pottery said: My bottom is gold, my spoon says: I came in and out.
Herkes iş başında bulunarak söz sahibi olmak ister. İngilizce: I’ll have a hand holding a pot, a place for me […]
İnsanın bilgisi yaşıyla ölçülemez. Uzun bir ömür süren ama çevresinden hiç ayrılmayan kimselerin bilgileri de sınırlıdır. Oysa çok gezen, çok […]