Tevekküllünün gemisi batmaz.
Gereken tedbirleri aldıktan sonra daha fazla titizlik göstermeyip sonucu Tanrı’nın dileğine bırakan kimse rahat eder. Zarar kaygısı çekmez. Tedbirini aldıktan […]
Gereken tedbirleri aldıktan sonra daha fazla titizlik göstermeyip sonucu Tanrı’nın dileğine bırakan kimse rahat eder. Zarar kaygısı çekmez. Tedbirini aldıktan […]
Bir elin sesi var… İngilizce: What’s wrong with one hand, the sound of both hands.
Gereken hazırlıkları yapmadan bir işe girişen kişi, çok sıkıntılı durumlarla karşılaşır. İngilizce: Unsupplied aptes look for stuffed stuffed stones that […]
İnsan yer değiştirince ferahlar. Bulunduğu yeri veya çevreyi kimi zaman değiştirmek, daha değişik yerleri görüp gezmek insanın sıkıntısını giderir; ona […]
Yaşayışına karışan yeni şeyler, yeni dostlar kişiye hoş görünür. İngilizce: The fresh glass’s water will be cold.
Akıllı işçi, beceremeyeceği yönetim işine el atmaz. Bilir ki böyle bir davranışı, kendisinin de başkalarının da yıkımına yol açar. Kendini […]
Gücü büyük işler başarmaya yetmeyen ya da zengin olmayan kişilerden ancak küçük yardımlar beklenebilir. İngilizce: The chicken’s handout is an […]
Buyruğu altındaki kişinin yaptığı işi kendi başarısıymış gibi gösterip övünenler vardır. İngilizce: The rabbit is kept by the hound, the […]
Durumları hiç değişmeyecekmiş gibi çalışmalarını sürdürenler, bilmelidirler ki güçlerini, canlarını her an yitirebilirler. İngilizce: Rabbit on the mountain, water on […]
Önemsiz kişi, önemli kişiye küsse, önemli kişinin umurunda bile olmaz. İstediği etkiyi yapmaktan çok uzak kalan kişi küser, darılır; ne […]
İşe yaramayan nesneyi küçük çabalarla bir şeye benzetmek boş olduğu gibi aptal kişiyi de sözle akıllandırmak olanaksızdır. İngilizce: What’s the […]
Dünyadaki şu konukluğumuzu neden kendimize zehir edelim? Özel yaşantımızda, çevremize karşı davranışlarımızda da hep hoşa giden durumumuz olsun. İngilizce: Eat […]
Kırıcı, üzücü, incitici konuşmalardan sakın; güzel, hoşa giden bir dil kullan; yerinde ve inandırıcı konuş ki karşındaki memnun olsun; sen […]
Sonunu düşünmeden hoşlandığı şeyleri yapan kişi, bir süre sonra bunun sıkıntısını çeker. İngilizce: Eating sweets is a bitter burp.