Atasozu.org

"sen" ile ilgili atasözü sonuçları

Sen bir garip Çingenesin, telli zurna nene gerek.

Yoksul olan ya da toplumda seçkin bir yeri bulunmayan kişi, durumunun kaldıramayacağı işe kalkışmamalıdır. İngilizce: You’re a weird Gypsy, you […]

Sen bilirsin deyince kavga olmaz.

Bir konu üzerindeki görüşme sırasında uysallık gösterir, karşınızdakinin dediğini kabul ederseniz, anlaşmazlık çıkmaz. İngilizce: There’s no fighting when you say […]

Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa.

Herkes kendisini buyurucu durumda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar?  Kişi, üzerine düşen işten kaçmayıp onu yapmalıdır. […]

Sana taşla vurana, sen ekmekle vur.

Sana sert, kaba, acımasız davranana, sen yumuşak davran; o incitiyorsa, sen incitme; kötülük ediyorsa, sen iyilik et. İngilizce: Whoever hit […]

Sana taşla vurana sen aşla vur.

Sana kötülük edene sen iyilik et. Sert davranana yumuşak davran. İngilizce: You hit the one who hit you with a […]

Çocuğu işe sal, ardınca sen var

Çocuk gerek yaşı, gerek bilgi ve becerisi sebebiyle kimi işlerin altından kalkamaz. Çocuğa yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği, belli bir sorumluluk gerektiren […]

Çocuğu işe gönder, peşinden sen git.

Çocuk gerek yaşı, gerek bilgi ve becerisi sebebiyle kimi işlerin altından kalkamaz. Çocuğa yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği, belli bir sorumluluk gerektiren […]

Çocuğa iş, ardına sen düş.

Çocuk gerek yaşı, gerek bilgi ve becerisi sebebiyle kimi işlerin altından kalkamaz. Çocuğa yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği, belli bir sorumluluk gerektiren […]

Uşağı işe koş, sen de ardına düş.

Yakın tanıdıklar arasında yapılan alış verişte, taraflar birbirlerinden utanıp sıkılırlar ve gerçek niyetlerini ayıp olur düşüncesiyle söyleyip ortaya koyamazlar. Ancak […]

Paran ucuz olursa sen pahalı olursun.

Çok alışveriş yapan, bol bahşiş veren kişi, parasından yararlananlardan büyük saygı görür. İngilizce: If your money’s cheap, you’ll be expensive.

Oğlan yetir, kız yetir; yine şeleği sen götür.

Oğlan doğur, kız doğur… İngilizce: The boy eats, the girl eats; You take the sherch again.

Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur.

Ana-baba özverilere katlanarak çocuk yetiştirirler. Ancak onların kendilerine pek yardımı olmaz. İngilizce: Give birth to a boy, a daughter; Knead […]

Zaman sana uymazsa sen zamana uy.

Yaşadığın zamanın koşulları ve çevrendekilerin gidişi senin tutumuna uygun değilse, sen onlara uymalısın. İngilizce: If time doesn’t suit you, you […]