Gelen geçer, konan göçer.
Dünyada hiçbir şey sürekli olarak aynı durumda kalmaz. Özellikle insanlar yerlerini sık sık değiştirirler. İngilizce: It passes, no more.
Dünyada hiçbir şey sürekli olarak aynı durumda kalmaz. Özellikle insanlar yerlerini sık sık değiştirirler. İngilizce: It passes, no more.
Kasımın yüzüncü günü (15 Şubat) olunca kışın en azgın günleri geride kalır. Mevsim artık çok sıkıntı vermeden geçer. İngilizce: We […]
Gel dedikleri yere gitmekten utanma, çekinme. Gelme dedikleri yere de gitme. Gidersen yüz vermezler, yer göstermezler. İngilizce: Come to action […]
Bir konuğu davet etmek, bir insanı iş bulup yerleştirmek kolay ve zevk verici uğraşlardır. Âmâ sıkıntı veren konuğa artık git […]
İngilizce: Don’t burn the bridges you’ve crossed.
Geçmişte kalan olayların üzerinde durulmasında bir yarar yoktur Geçmişteki başarıları ya da can sıkıcı olayları anıp övünmek, üzülmek neye yarar? […]
Bu dünyada insanın düşündüğü en önemli şey, yaşayışını sağlayacak yolu bulmaktır. Kişi, herkesle iyi geçinmeye dikkat etmelidir. İngilizce: The world […]
Yapılan işlerin başarıya ulaşması ve birtakım engellerin ortadan kaldırılması için fazla zaman harcanmasının ziyanı yoktur. Elde etmek istediğimiz sonuca geç […]
Her sabah uyandığımız zaman yeni yeni olaylarla, durumlarla karşılaşırız. İngilizce: The nights are conceived.
Gece yağmur yağar, gündüz güneş açarsa o yıl uğurlu, bereketli olur. Erkek istediğini söyler de kadın susarsa o evde dirlik […]
Gece yapılan iş, körlerin yaptığı iş gibi özensiz olur. Çünkü ışık yetersizliği, işin bütün incelikleriyle yapılmasına olanak vermez. Bu nedenle […]
Hıristiyanlar arasında keşişler, Müslümanlar arasında dervişler tembel kişilerdir. Çünkü bir köşeye çekilip otururlar; şunun bunun verdikleriyle geçinirler. İngilizce: Gavurun lazy […]
Başkasının sizi ilgilendirmeyen tutumuna kızarak çok önemli olan ödevinizi yapmamanız doğru değildir. İngilizce: Gavura is not angry and fasting.
Kimsesiz, zavallı, yoksul ve güçsüz kişiye yüce Allah yardım eder. Hiç ummadıkları bir yerden kendilerine yardım eli uzanır ve darda […]
Bir yere yeni gelen yabancı, orada satın alınacak şeylerin nerede bulunduğunu, kendi davranışlarında nelere uyması gerektiğini bilmeyen kör gibidir. İngilizce: […]
Garip kişilerin yardımına gönlündeki inancın büyüklüğü oranında ancak Allah yardım eder. İngilizce: God is the deputy of the poor.
Yabancı yerde tek başına kalan kişiye karşı gösterilecek küçük bir ilgi, bir hal hatır sorma, en büyük iyilik yerine geçer. […]
Gizli-saklı, kanunsuz yollarla çıkar sağlamayı iş edinen kimseleri, söz getirip götüren kimselerin varlığı korkutur. Dolayısıyla bunlar yakayı ele vereceklerinden çekinerek, […]
Gerçek niteliğini yitirmiş, aslı bozulmuş, eskimiş, işe yaramaz bir hâle gelmiş bulunan bir şeyi, ne kadar uğraşırsak uğraşalım faydalanabilecek bir […]
İngilizce: You can’t go down the well with a rotten rope.