Gem almayan atın ölümü yakındır.
Dik kafalı, söz dinlemez, hırçın kişi, davranışının büyük zararını görür. İngilizce: The death of a horse that doesn’t take a […]
Dik kafalı, söz dinlemez, hırçın kişi, davranışının büyük zararını görür. İngilizce: The death of a horse that doesn’t take a […]
Nikah kıyılmış, gelin kocası evine gitmek üzere ata binmiş de olsa evlenmenin gerçekleşmemesi ihtimali vardır. Kesin sonuç alınmadan, hiçbir işe […]
İngilizce: They told the bride to play, and she said, “I’m tight.”
Geleneğe göre, amca oğlu, amcası kızını bu duruma düşürmemeli, nikahlamalıdır. İngilizce: The son’s uncle’s neck.
Gelin altın taht getirmiş, çıkmış kendisi oturmuş. İngilizce: The bride brings the carpet, serer sits on his own.
Öyle işler vardır ki, insanın gücünü ve imkânlarını aşar; gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu tür işlerle uğraşmak, bu yolda hayallere […]
Beğenilmeyip bırakılan yerin ne denli değerli olduğu, yeni yerleşilen yerin kötülüğü görüldükten sonra anlaşılır. İngilizce: The madhouse is known in […]
Toplum belli bir yönde ilerlerken sonuncu olanlar bu gidiş ters yön alırsa birinci olurlar. İngilizce: The return of immigration takes […]
İngilizce: If the place you’re going is blind, close your eyes and look.
İngilizce: Gone, agha, pasha, bald, corners.
Bulunduğu yerden uzaklara gidecek kimsenin geri dönmemesi, döndüğünde de bıraktıklarını bulamaması mümkündür. Bu sebeple yola çıkacak kişi bunu düşünmeli ve […]
Bulunduğu yerden uzaklara gidecek kimsenin geri dönmemesi, döndüğünde de bıraktıklarını bulamaması mümkündür. Bu sebeple yola çıkacak kişi bunu düşünmeli ve […]
Ulaşıp yanına varamadığımız, kendisinden yararlanamadığımız yer bizim olsa ne olur? Bizim dediğimiz yer, elimizde bizzat tutup kendisinden yararlandığımız yer olmalıdır. […]
Ulaşıp yanına varamadığımız, kendisinden yararlanamadığımız yer bizim olsa ne olur? Bizim dediğimiz yer, elimizde bizzat tutup kendisinden yararlandığımız yer olmalıdır. […]
Ölen kimse nasıl dirilmezse, elden çıkan şey de bir daha ele geçmez. İngilizce: If he came, my grandfather would have […]
Böyle bir yol tutanın elde edebileceği şey peşin olarak söylenebilir. İngilizce: You’re going to go to Antep, your food is […]
Rızkını çıkarmak için gezip dolaşan, şuraya buraya başvuran kimse aç kalmaz. İngilizce: The wandering wolf won’t starve.
Gereksiz davranışlarda bulunan kişiler, kendilerine zararlı durumların ortaya çıkmasına sebep olabilirler. Gerekli olmadığı halde şurada burada dolaşan kişi, bu gezme […]
Hıdrellez gelince (yani 6 Mayısta) yazın kendini göstermesi gibi ancak uygun koşullar gerçekleşirse beklenen sonuca kavuşulur. İngilizce: Bring me a […]
İngilizce: The tense rope, the quick cut.