Gönül verme evliye; eve gider unutur.
Bir kadın, evli bir erkeğe gönül kaptırmasın. Onun göstereceği ilgiye inanmasın. Evli olan erkekler, başka kadınlara bağlanamazlar. İngilizce: Don’t give […]
Bir kadın, evli bir erkeğe gönül kaptırmasın. Onun göstereceği ilgiye inanmasın. Evli olan erkekler, başka kadınlara bağlanamazlar. İngilizce: Don’t give […]
İnsan, kendisini sevmeyenlerin çiğ davranışlarını doğal karşılar. Ama seviştiği kimsenin bu gibi davranışlarından dolayı ona kırılır. İngilizce: The heart roars […]
Bir kişinin güzel bulduğunu başka bir kişi güzel bulmayabilir. Ölçüler değiştiğine göre bir kimse için güzel, gönlünün sevdiğidir. İngilizce: Whoever […]
İnsanlar yaşlansalar da gönülleri genç kalır. Sevgi ve istekler eski; gücünü, tazeliğini yitirmez. İngilizce: My heart is my husband.
İnsanlar yaşlansalar da gönülleri genç kalır. Sevgi ve istekler eski; gücünü, tazeliğini yitirmez. İngilizce: My heart is my wife.
Ne denli engel, ne denli yasak konursa konsun gönül sevdiğinden asla vazgeçmez. Çünkü insanın gönlüne söz geçirmesi oldukça zordur. En […]
Gönül; sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağıdır. Bu kaynak insanı yeterince nazik ve içli […]
Yarım elma gönül alma. İngilizce: Heart-taking apple.
Hayat inişli çıkışlıdır. Hayatın bu durumu insanı etkiler. Dolayısıyla insanın bir günü diğerine uymaz. İnsan bazen iyimser, neşeli, umutlu ve […]
Hemen her iş, olay, durum ve konunun zayıf ve çürük bir yanı vardır. Bu yanın bilinmesi, dayanma ya da çökmede […]
Çalışmayıp keyfine bakan yoksulluk içinde kalır. İngilizce: He sees the boat as empty, which tolerates the shadow.
Kendisinden yararlanılan kişiyi, nesneyi zarara uğratacak eylemlerden sakınılmalıdır. İngilizce: The tree to sit in its shadow is not cut off.
Ferahlatıcı bir duruma kavuşulacağı belli olsa bile, sonucun çok gecikmesi, onu yararsız kılar ve bekleyeni yoksunluk içinde kıvrandırır. İngilizce: The […]
Ferahlatıcı bir duruma kavuşulacağı belli olsa bile, sonucun çok gecikmesi, onu yararsız kılar ve bekleyeni yoksunluk içinde kıvrandırır. İngilizce: The […]
Kadınlar, düğüne, eğlenceye can atarlar. Bu uğurda katlanmayacakları sıkıntı yoktur. İngilizce: If they say there’s a wedding in the sky, […]
Varlıklılar yoksullara, güçlüler güçsüzlere yardım eder; tersi düşünülemez. İngilizce: It rains from the sky to the earth, not from the […]
Büyüklerden gelen şeyleri küçükler geri çeviremezler. İngilizce: What rains from the sky so that it does not accept a place?
Büyüklerden gelen şeyleri küçükler geri çeviremezler. İngilizce: What rained from the sky, and he did not accept the earth?
Bir kişi ya da topluluk, sesini yükseltmezse istediğine kavuşmaz. İngilizce: It doesn’t rain without thunder.
Tehlikeli, güç bir duruma düşüp de ortalık iyice karışınca kimileri kendi başlarının çaresine bakarlar. Bunlar ne yapıp yapıp kurtulur ve […]