Güzel bürünür, çirkin görünür.
Güzeller kendilerini nazlı satarlar; kolay kolay kimseye görünmek istemezler. Çirkinler ise kendilerini herkese göstermeye, beğendirmeye çalışırlar. İngilizce: It looks good, […]
Güzeller kendilerini nazlı satarlar; kolay kolay kimseye görünmek istemezler. Çirkinler ise kendilerini herkese göstermeye, beğendirmeye çalışırlar. İngilizce: It looks good, […]
Varlık gelip geçicidir. Kimde ne zaman, ne kadar duracağı belli olmaz. Bu bakımdan insan varlığına, zenginliğine güven duyarak öyle olur […]
Dost sandığı birtakım kimseler, çıkarları söz konusu olduğunda sana kolaylıkla kötülük edebilirler. Üstelik bunu, senin onlara duyduğun güvenden yararlanarak yaparlar. […]
İngilizce: The two goats he was moaning, the mountain stone.
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: The copperman who doesn’t want […]
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: He doesn’t go into a […]
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: The gain, which doesn’t require […]
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: The gain that doesn’t require […]
Güneşin insan sağlığı açısından önemi tartışma götürmez. Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha […]
Açıkça meydana çıkmış, hemen herkesin bildiği gerçeği inkâr etmek, gizlemeye çalışmak, yalan dolanla değiştirmeye yeltenmek mümkün değildir. Buna güç yetirecek […]
Kılık kıyafetimizi ve başka durumlarımızı zamanın koşullarına uydurmalıyız. İngilizce: You have to dress fur for the day.
Bir şey gerekmediği zaman harcayan, gerektiği zaman bulamaz. İngilizce: He won’t find the candle-lit night of the day.
Bir şey gerekmediği zaman harcayan, gerektiği zaman bulamaz. İngilizce: He can’t find the night of the day with a candle-lit […]
İngilizce: Dates eaten during the day scratch your stomach at night.
Gündüz yağmur yağar, gece hava açık olursa o yıl bereketsiz olur. Kadın dırdır eder de erkek susarsa o evde dirlik […]
İngilizce: There is because the day is night.
İşlerini en uygun ve en güvenli zamanda yap. İngilizce: Take your dave home while there’s days.
Öyle zaman olur ki bir aylık kazanç, insanı bir yıl geçindirir. Öyle zaman da olur ki bir yıllık kazanç, bir […]
Bir günün olayları, işleri, durumları, koşulları başka bir gününkine benzemez. Her gün bir olmaz İngilizce: It doesn’t fit day by […]
Aradan uzun zaman geçse bile bir kimsenin başkasına karşı beslediği kin sönmez. İngilizce: The day passes, no more hatred.