İki çıplak bir hamamda yakışır.
Evlenecek çiftten biri yoksul ise ötekinin az çok bir şeyleri bulunmalıdır ki için de barınabilecekleri bir ev açabilsinler ve orada […]
Evlenecek çiftten biri yoksul ise ötekinin az çok bir şeyleri bulunmalıdır ki için de barınabilecekleri bir ev açabilsinler ve orada […]
Çokluk olan yerde tartışma, farklı görüş ve anlaşmazlık muhakkak olur anlamındadır. İngilizce: Two bowls are thuttering in one place!
Kurnazlıkta eşit olan iki kimse bir iş üzerinde birlikte çalışamazlar; birbirlerini aldatmak, saf dışı bırakmak için uğraşırlar. Bunda ısrarlı olmaları, […]
Fikirleri, eğilimleri ve davranışları birbirinden farklı olan iki kişi belli bir konuda, bir iş üzerinde uyuşamazlar; görüş ayrılıkları yüzünden ortaya […]
Kendi başına buyruk, kimseden izin almaksızın dilediği gibi davranan iki kişi, aynı iş üzerinde görevlendirilip çalıştırılamaz. Her an aralarında anlaşmazlığın […]
Bir ülkede iki baş egemen olmaz. Böyle iki baş bulunursa geçinemezler, kavga ederler; biri ötekini ortadan kaldırır. İngilizce: Two lions […]
İngilizce: The old man wears white on winter’s day.
İhmalci kişinin zengin olması kolay değildir. Çünkü kazanç getiren işi vaktinde yapmaya üşenir; fırsatı kaçırır. İngilizce: Negligence is at stake […]
Hoşlanılmayan bir davranışın en küçüğünü, başkalarından önce kendimizde deneyip etkiyi görmeli; ondan sonra bunun daha büyüğünü başkalarına uygulamanın ne denli […]
Başlangıç ve gidişat bir işin nasıl sonuçlanacağı konusunda aşağı yukarı bir fikir verir. İyi başlamayan, sürekli aksayan, aksiliklerden bir türlü […]
Güzelliğin onda dokuzu giyim kuşamla sağlanır. İngilizce: Beauty is ten, nine freeze.
Güzeller, güzelliklerine yaraşan bir yaşayış ararlar. Bunu bulmak da pek kolay olmadığından, -ya da kendilerini bulduklarına layık görmediklerinden mutlu olmazlar. […]
Kızken güzel olanın, doğum yaptıktan sonra güzelliği kalır mı, belli olmaz. İngilizce: Don’t see beauty as a girl, see behind […]
Bütün insanlar güzellere ve güzel şeylere karşı sevgi duyarlar. İngilizce: Everybody loves beauty.
Güzelin giysi ile, süsle güzelleşmesi söz konusu değildir. Ne giyerse giysin ona yakışır. İngilizce: What a beauty doesn’t look like.
Güzelin giysi ile, süsle güzelleşmesi söz konusu değildir. Ne giyerse giysin ona yakışır. İngilizce: It’s not good for good.
Çeşitli organlarımızla değişik zevkler tadarız. Güzel şeylere bakmakla da göz zevkimizi doyururuz. İngilizce: It helps the eye to look at […]
Güzel şeylere bakarken hayranlık duyar, Tanrı’nın neler yarattığını düşünerek büyüklüğünü düşünürüz. Onun için güzele bakmak sevaptır. İngilizce: It’s a good […]
Güzel şeyi herkes ele geçirmek istediğinden aralarında -Ben alacağım. -Yok, ben alacağım diye kavga çıkar. İngilizce: At the time of […]
İngilizce: From his beautiful eyes, his valiant word.