Güzele ne yakışmaz.
Güzelin giysi ile, süsle güzelleşmesi söz konusu değildir. Ne giyerse giysin ona yakışır. İngilizce: What a beauty doesn’t look like.
Güzelin giysi ile, süsle güzelleşmesi söz konusu değildir. Ne giyerse giysin ona yakışır. İngilizce: What a beauty doesn’t look like.
Güzelin giysi ile, süsle güzelleşmesi söz konusu değildir. Ne giyerse giysin ona yakışır. İngilizce: It’s not good for good.
Çeşitli organlarımızla değişik zevkler tadarız. Güzel şeylere bakmakla da göz zevkimizi doyururuz. İngilizce: It helps the eye to look at […]
Güzel şeylere bakarken hayranlık duyar, Tanrı’nın neler yarattığını düşünerek büyüklüğünü düşünürüz. Onun için güzele bakmak sevaptır. İngilizce: It’s a good […]
Güzel şeyi herkes ele geçirmek istediğinden aralarında -Ben alacağım. -Yok, ben alacağım diye kavga çıkar. İngilizce: At the time of […]
İngilizce: From his beautiful eyes, his valiant word.
Güzeller kendilerini nazlı satarlar; kolay kolay kimseye görünmek istemezler. Çirkinler ise kendilerini herkese göstermeye, beğendirmeye çalışırlar. İngilizce: It looks good, […]
Varlık gelip geçicidir. Kimde ne zaman, ne kadar duracağı belli olmaz. Bu bakımdan insan varlığına, zenginliğine güven duyarak öyle olur […]
Dost sandığı birtakım kimseler, çıkarları söz konusu olduğunda sana kolaylıkla kötülük edebilirler. Üstelik bunu, senin onlara duyduğun güvenden yararlanarak yaparlar. […]
İngilizce: The two goats he was moaning, the mountain stone.
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: The copperman who doesn’t want […]
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: He doesn’t go into a […]
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: The gain, which doesn’t require […]
Kafasını dinlemek, kendi köşelerinde sessiz yaşamak isteyenler; gürültülü, patırtılı işlerle ilgilenmez; böyle görevler almazlar. İngilizce: The gain that doesn’t require […]
Güneşin insan sağlığı açısından önemi tartışma götürmez. Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha […]
Açıkça meydana çıkmış, hemen herkesin bildiği gerçeği inkâr etmek, gizlemeye çalışmak, yalan dolanla değiştirmeye yeltenmek mümkün değildir. Buna güç yetirecek […]
Kılık kıyafetimizi ve başka durumlarımızı zamanın koşullarına uydurmalıyız. İngilizce: You have to dress fur for the day.
Bir şey gerekmediği zaman harcayan, gerektiği zaman bulamaz. İngilizce: He won’t find the candle-lit night of the day.
Bir şey gerekmediği zaman harcayan, gerektiği zaman bulamaz. İngilizce: He can’t find the night of the day with a candle-lit […]
İngilizce: Dates eaten during the day scratch your stomach at night.