Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.
Bir olaydan gerekli dersi alan, zarar gören kimse, ona benzer bir işle karşılaştığında uyanık davranır; tedbirli olur. İngilizce: He eats […]
Bir olaydan gerekli dersi alan, zarar gören kimse, ona benzer bir işle karşılaştığında uyanık davranır; tedbirli olur. İngilizce: He eats […]
Bir davranışı kendisine pahalıya mal olan kişi, benzeri durumlar karşısında çok ihtiyatlı davranır. İngilizce: He’ll drink with a mouth burning […]
Çevresine yararlı olamayan, elinde avucunda bir şey bulunmayan kişi, hep acıklı ve üzüntülü konuşur. İngilizce: No milk sheep.
Yararlı, verimli şey, elden çıkarılmaz. İngilizce: They don’t take the milk out of the herd.
Kişinin küçükken edindiği huy, ölünceye değin sürer. İngilizce: The habit that comes in with milk comes out with a life.
Herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol tutturanlar, herkesin yaptığını yapmayanlar, ya da arkadaşlarının yardımıyla yapılan bir işten ayrılanlar büyük […]
Arkadaşlarından ayrılıp tek başına iş yapma yolunu tutan kişi, koruyucusuz, desteksiz kalır; büyük zararlara uğrar. İngilizce: The wolf grabs the […]
Beğenmediğiniz durumu, sürüp giden bir anlaşmazlık konusu yapmayınız. Hoş görüp geçininiz. İngilizce: They didn’t tell them to drive, they said, […]
Susmak kabul etmek demektir. Bir kişi, kendisine yapılan suçlamalara karşı itiraz etmiyor, kendisine yapılan tekliflere ses çıkarmıyorsa, bu “evet, kabul […]
Bir kişiye: Sen şöyle bir iş yaptın mı? (yapmışsın) diye sorulduğunda karşılık vermiyorsa evet diyor sayılır. İngilizce: It’s kind of […]
Adamın yere bakanından… İngilizce: Fear the slow flow of water, the minister on the ground.
Çarpıcı bir özelliği bulunan kişi ya da nesnenin, ne denli uğraşılırsa uğraşılsın, niteliği değiştirilemez. İngilizce: Put the water in Havana, […]
Zamanımızda, görevini iyi yapanla kötüye kullanan arasında bir fark gözetilmemektedir. İngilizce: It’s the one that brings the water, and it’s […]
Ne denli sevimli görünürse görünsün, suçu kimse kabul etmez. İngilizce: They’ve come to blame, no one’s gone.