Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar.
Ferahlatıcı bir duruma kavuşulacağı belli olsa bile, sonucun çok gecikmesi, onu yararsız kılar ve bekleyeni yoksunluk içinde kıvrandırır. İngilizce: The […]
Ferahlatıcı bir duruma kavuşulacağı belli olsa bile, sonucun çok gecikmesi, onu yararsız kılar ve bekleyeni yoksunluk içinde kıvrandırır. İngilizce: The […]
Kadınlar, düğüne, eğlenceye can atarlar. Bu uğurda katlanmayacakları sıkıntı yoktur. İngilizce: If they say there’s a wedding in the sky, […]
Varlıklılar yoksullara, güçlüler güçsüzlere yardım eder; tersi düşünülemez. İngilizce: It rains from the sky to the earth, not from the […]
Büyüklerden gelen şeyleri küçükler geri çeviremezler. İngilizce: What rains from the sky so that it does not accept a place?
Büyüklerden gelen şeyleri küçükler geri çeviremezler. İngilizce: What rained from the sky, and he did not accept the earth?
Bir kişi ya da topluluk, sesini yükseltmezse istediğine kavuşmaz. İngilizce: It doesn’t rain without thunder.
Tehlikeli, güç bir duruma düşüp de ortalık iyice karışınca kimileri kendi başlarının çaresine bakarlar. Bunlar ne yapıp yapıp kurtulur ve […]
Dik kafalı, söz dinlemez, hırçın kişi, davranışının büyük zararını görür. İngilizce: The death of a horse that doesn’t take a […]
Nikah kıyılmış, gelin kocası evine gitmek üzere ata binmiş de olsa evlenmenin gerçekleşmemesi ihtimali vardır. Kesin sonuç alınmadan, hiçbir işe […]
İngilizce: They told the bride to play, and she said, “I’m tight.”
Geleneğe göre, amca oğlu, amcası kızını bu duruma düşürmemeli, nikahlamalıdır. İngilizce: The son’s uncle’s neck.
Gelin altın taht getirmiş, çıkmış kendisi oturmuş. İngilizce: The bride brings the carpet, serer sits on his own.
Öyle işler vardır ki, insanın gücünü ve imkânlarını aşar; gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu tür işlerle uğraşmak, bu yolda hayallere […]
Beğenilmeyip bırakılan yerin ne denli değerli olduğu, yeni yerleşilen yerin kötülüğü görüldükten sonra anlaşılır. İngilizce: The madhouse is known in […]