Türk’ün aklı sonradan gelir.
Türk, bir olay karşısında ne yapmak gerektiğini hemen düşünemez. Aradan zaman geçince doğru, sağlam bir davranış yolu bulur ve biraz […]
Türk, bir olay karşısında ne yapmak gerektiğini hemen düşünemez. Aradan zaman geçince doğru, sağlam bir davranış yolu bulur ve biraz […]
Türk, gözüyle görmediği şeye kolay kolay inanmaz. İngilizce: In the eyes of the Turk’s mind.
Türk ihtiyarlığında bile genç gibi kılıç kullanır. Türk insanı ihtiyarlar ama mücadele gücünden, direnme azminden bir şey kaybetmez. İngilizce: The […]
Müflis bezirgan… İngilizce: When the merchant sings, they don’t have any books on the past.
Halk böyle inanır: İyiliğini gördüğü, ekmeğini yediği kimseye karşı saygısızlık ve hainlik eden kişiyi Tanrı cezalandırır. Birinin ekmek yedirip iyilik […]
Suçu ispatlanamayan, yakayı ele vermeyen hırsız, suç işlememiş gibi yaşar. Özgürlüğün ve egemenliğin keyfini sürer. İngilizce: The unheld cause is […]
Suçu ispatlanamayan, yakayı ele vermeyen hırsız, suç işlememiş gibi yaşar. Özgürlüğün ve egemenliğin keyfini sürer. İngilizce: The thief who is […]
Bir suçu birlikte işleyenlerden yakayı ele veren cezayı çeker. İngilizce: The beard that is held is the wound.
Uğraşı alanının bütün gereklerini yerine getiren kişi, çalışmasının verimlerinden yararlanır. İngilizce: The teeth of the bread that process the soil.
Kusurlu kimselerle düşüp kalkanlar, onlardan kötü huy kaparlar. İngilizce: The one with the limp learns to limp.
Bol ve bedava gereçle yapılan işler, yarış kabul etmeyecek ölçüde iyi, güzel olur. İngilizce: When the cannon grass is from […]
Birçok kişinin katılmasıyla yapılan işin en büyük sorumlusu başkanlardır. Cezayı o çeker. İngilizce: The gavel eats the head pile.
Varlıklı olanlar, yoksulların ne büyük geçim sıkıntısı içinde bulunduklarını bilmezler. Para, mal gibi şeyleri elde etmiş; açlığını gidermiş ve bunlara […]
Varlıklı olanlar, yoksulların ne büyük geçim sıkıntısı içinde bulunduklarını bilmezler. Para, mal gibi şeyleri elde etmiş; açlığını gidermiş ve bunlara […]